9.04.2009

27 Mayıs Darbesi ve Ezan

Arapça ezan okuma serbestisinin meclisin ezici ekseriyeti ve CHP'nin de desteğiyle kanunlaşmasına rağmen olay kapanmış olmasına rağmen, karşı olanlar 27 Mayıs darbecilerinden ivedilikle Arapça ezanın yasaklanması ve dinde reform yapmalarını istemeleri çok dikkat çekicidir. Cemal Gürsel ve ekibinin ezana karışmadıkları, 12 Mart ve 12 Eylülcülerin de müdahale etmemelerine rağmen 28 Şubat sürecinde konunun tekrar gündeme getirilmesi, bunun sözcülüğünü yapan Cemal Kutay'ın sözlerinin ve (TV' lerde) söylediklerine benzer ifadelerin 39 yıl önce Kemalist Osman Nuri Çerman tarafından savunulması daha da dikkat çekicidir. Cemal Kutay, tarihimizdeki yenileşme hareketlerinin başarısızlığını sadece dine ve din adamlarına yüklemektedir. 39 yıl önce Osman Nuri Çerman da benzer ifadelere yer vermektedir : "Genç Osman'ı öldürenler din adamları... III.Selim'in bütün yeniliklerini yok eden Kabakçı Mustafa'yı ve halkı Şeyhülislâm Topal Ataullah Efendi başta olduğu halde zehirlenen din adamlarıdır... Memleketi felakete sürükleyen insanlar birkaç müstesnası olmakla beraber hep din ve dini öne süren adamlardır. Hala saygı görmeleri şaşılacak şeydir. Halk bunlara niçin aldanıyor çünkü din Arapça Kur'an'ın karanlığında kaybolmuştur." ( Dinimizde Reform Kemalizm ; S.36 ,Kasım 1960 s.2-5)

Çerman'a göre Atatürk'ün ölümüne kadar süren ve Türkçe ezanla başlayan dinde millileşme (reform) atmosferi bütün vatanı sarmıştı. Dinde yapacağı reformlar bitmeden tanrısına kavuşmuş ve bu işi yeni nesle bırakmıştı. Çerman'a göre Milli Birlik Komitesi'nin ilk işi dinde reform olmalıdır. Ancak, hemen harekete geçilmemsini şu şekilde açıklıyor :

"Ezanlar yine Arapça okunmaya devam ettiğine diyanet işleri başbakanlığın çarşaf savaşında susması hoş görüldüğüne göre Milli Birlik Komitesi dinde bir reformdan korkmasa bile, çeşitli mülahazalarla 3. Selim gibi gerekirse kan dökmekten çekindiği meydandadır. Bu çekingenliğin acısını hem kendilerinin, hem milletin çekmemesini temenni edelim. Fakat şunu bilelim ki, Türkiye'nin bütün tarihinde her felakette Türkiye'yi ordu komutanları kurtardığı halde bu kahraman komutanlar ve inkılapçılar iman itikat partizanlarının şerrinden kendilerini koruyamamışlardır. Alemdar Mustafa Paşa, Büyük Reşit Paşa, Mithat Paşa, Mahmut Şevket Paşa hep, hep Atatürk gibi dinci şerrinden kendilerini ve milleti koruyamadıklarından göçüp gitmişlerdir". (agd. s.4)

Yazarın dinden ne anladığı, İslâmiyet'i, Allah'ı ve peygamberi ne kadar bildiği, kısacası İslam bilgisinin derinliği, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı-Arap ilişkilerini değerlendirdiği "... Ordumuzu arkadan vurdurdu. Muhammed'in ırkı Muhammed'e tapan Türkün yenilmesine sebep oldu" ifadelerden net bir şekilde anlaşılmaktadır (agd. s.3) Ona göre Türkler Muhammed'e tapıyorlar.

Adı geçen dergiden Hayri Alpay; "Atatürk bu devrimi de maksatsız yapmamıştır. O, bir milleti birbirine yaklaştıran, milli bütünlüğü sağlayan dil olduğunu bilenlerin başında geliyordu. İşte ezanın Türkçe okunmasını istemesi bundandı. Aynı şekilde, her Türkün din gerçeklerini, din kurallarını gerektirdiği gibi öğrenmesi için Kur'an'ın da Türkçeleşti-rilmesi üzerinde durmuştur." Dedikten sonra bu konuda teşebbüse geçilmesini istemiştir. (agd. s.12- 13)

Hiç yorum yok: