30.04.2009

Kırat'ım Meydan Yerinde





Kıratım Meydan Yerinde

Kır-atım meydan yerinde
Gezer horlayı horlayı...
Bir kötü az bin kavgadan
Kaçar zorlayı zorlayı...

Kır-ata yakışır bunlar
Yiğit giyer demir donlar.
Ak gövdeden ala kanlar
Akar şorlayı şorlayı...

Köroğlu der al kanları
Yere serer çok canları
Eğri kılıç düşmanları
Kırar parlayı parlayı...

Köroğlu

Koş küheylânım..!





Koş küheylânım, zira bu yol zikzaklar, iniş ve çıkışlar ile doludur.

Bilirim geride mızmızlananlar çeler aklını…

Boşver onları, kulak ver sen Süleyman'ın Hüdhüd'üne.

O ki mantıku't- tayr ile bir şeyler anlatır sana…

Yolda hakikati bulacaksın.

Ona sahip çıkıp, asla ayrılmayacaksın…

Mevt seni buluncaya kadar hakikatin müdafii olacaksın,

onun uğruna ölümü göze alacaksın…

Turan Kışlakçı

9.04.2009

İslam Kahramanı Menderes






Londra Anlaşması için Başabakan Adnan Menderes ve

refakatındakileri götüren THY'nın "Sev" uçağı

Londra Gatick havaalanı civarında düştü.

5 mürettebat ve 9 yolcu öldü. Kazada, Başbakan

Adnan Menderes hafif yaralarla kurtuldu - 1959






Sonuç

*

1932 yılında yasaklanan, 1939 yılında okuyanlara cezai müeyyide getirilen Arapça ezan üzerindeki müdahalelerin hiçbir geçerli sebebi yoktur. Millete mal olmayan her teşebbüsün akim kaldığı, Türkçe ezan yasağının akıbetiyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Çünkü, 17 Haziranda yürürlüğe giren kanun Türkçe ezan okumayı yasaklamadığı gibi Arapça ezan okumayı da mecburi hale getirmemiştir. Yani Türkçe ezan okunabilirdi. Oysa ki kanun çıktığı gibi her tarafta ezan Arapça yani asliyetiyle okunmuş ve büyük bir sevince sebep olmuştur.

Millileşme, daha iyi anlama, Atatürk ilkelerini koruma vb.. sebeplerle karşı çıkılan Arapça ezanın; yasağı ve cezai müeyyideyi koyan, başında İsmet İnönü'nün bulunduğu CHP'nin de oylarıyla kabul edilmiş bulunması, ileri sürülen mazeretleri ve iddiaları çürüten büyük bir delildir. CHP yaptığı hatayı anlamış ve dine bariz bir şekilde müdahale olan yanlış tutumdan geri dönmüştür.

Ezanı Muhammedi'nin üzerinde süpekülasyonlarda bulunanların en büyük başarısı halkın gözünden düşmeyi başarmaktır ve bunu da başarıyorlar. Toplumumuzun huzuru, lâiklik adına (asla lâikliğe uymayan) yapılan baskı ve müdahalelerin son bulmasıyla ancak sağlanabilir. Demokratların söz konusu icraatları millete mal olmuş, neticede halkın iradesiyle değil darbeyle iktidarı kaybetmişlerdir.

Köprü Dergisi

27 Mayıs Darbesi ve Ezan

Arapça ezan okuma serbestisinin meclisin ezici ekseriyeti ve CHP'nin de desteğiyle kanunlaşmasına rağmen olay kapanmış olmasına rağmen, karşı olanlar 27 Mayıs darbecilerinden ivedilikle Arapça ezanın yasaklanması ve dinde reform yapmalarını istemeleri çok dikkat çekicidir. Cemal Gürsel ve ekibinin ezana karışmadıkları, 12 Mart ve 12 Eylülcülerin de müdahale etmemelerine rağmen 28 Şubat sürecinde konunun tekrar gündeme getirilmesi, bunun sözcülüğünü yapan Cemal Kutay'ın sözlerinin ve (TV' lerde) söylediklerine benzer ifadelerin 39 yıl önce Kemalist Osman Nuri Çerman tarafından savunulması daha da dikkat çekicidir. Cemal Kutay, tarihimizdeki yenileşme hareketlerinin başarısızlığını sadece dine ve din adamlarına yüklemektedir. 39 yıl önce Osman Nuri Çerman da benzer ifadelere yer vermektedir : "Genç Osman'ı öldürenler din adamları... III.Selim'in bütün yeniliklerini yok eden Kabakçı Mustafa'yı ve halkı Şeyhülislâm Topal Ataullah Efendi başta olduğu halde zehirlenen din adamlarıdır... Memleketi felakete sürükleyen insanlar birkaç müstesnası olmakla beraber hep din ve dini öne süren adamlardır. Hala saygı görmeleri şaşılacak şeydir. Halk bunlara niçin aldanıyor çünkü din Arapça Kur'an'ın karanlığında kaybolmuştur." ( Dinimizde Reform Kemalizm ; S.36 ,Kasım 1960 s.2-5)

Çerman'a göre Atatürk'ün ölümüne kadar süren ve Türkçe ezanla başlayan dinde millileşme (reform) atmosferi bütün vatanı sarmıştı. Dinde yapacağı reformlar bitmeden tanrısına kavuşmuş ve bu işi yeni nesle bırakmıştı. Çerman'a göre Milli Birlik Komitesi'nin ilk işi dinde reform olmalıdır. Ancak, hemen harekete geçilmemsini şu şekilde açıklıyor :

"Ezanlar yine Arapça okunmaya devam ettiğine diyanet işleri başbakanlığın çarşaf savaşında susması hoş görüldüğüne göre Milli Birlik Komitesi dinde bir reformdan korkmasa bile, çeşitli mülahazalarla 3. Selim gibi gerekirse kan dökmekten çekindiği meydandadır. Bu çekingenliğin acısını hem kendilerinin, hem milletin çekmemesini temenni edelim. Fakat şunu bilelim ki, Türkiye'nin bütün tarihinde her felakette Türkiye'yi ordu komutanları kurtardığı halde bu kahraman komutanlar ve inkılapçılar iman itikat partizanlarının şerrinden kendilerini koruyamamışlardır. Alemdar Mustafa Paşa, Büyük Reşit Paşa, Mithat Paşa, Mahmut Şevket Paşa hep, hep Atatürk gibi dinci şerrinden kendilerini ve milleti koruyamadıklarından göçüp gitmişlerdir". (agd. s.4)

Yazarın dinden ne anladığı, İslâmiyet'i, Allah'ı ve peygamberi ne kadar bildiği, kısacası İslam bilgisinin derinliği, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı-Arap ilişkilerini değerlendirdiği "... Ordumuzu arkadan vurdurdu. Muhammed'in ırkı Muhammed'e tapan Türkün yenilmesine sebep oldu" ifadelerden net bir şekilde anlaşılmaktadır (agd. s.3) Ona göre Türkler Muhammed'e tapıyorlar.

Adı geçen dergiden Hayri Alpay; "Atatürk bu devrimi de maksatsız yapmamıştır. O, bir milleti birbirine yaklaştıran, milli bütünlüğü sağlayan dil olduğunu bilenlerin başında geliyordu. İşte ezanın Türkçe okunmasını istemesi bundandı. Aynı şekilde, her Türkün din gerçeklerini, din kurallarını gerektirdiği gibi öğrenmesi için Kur'an'ın da Türkçeleşti-rilmesi üzerinde durmuştur." Dedikten sonra bu konuda teşebbüse geçilmesini istemiştir. (agd. s.12- 13)

Yazılanlara devam..

Yeni Sabah Gazetesi'nin başmakalesinde " Büyük Millet meclisi, ezanın din dili ile okunmasının serbest olduğunu ezici bir çoğunlukla, kabul ederek manasız, lüzumsuz hatta zararlı bir baskıyı ortadan kaldırdı", ifadelerinden sonra CHP nin ilk zamanlardaki "... gösterdikleri asabiyet ve telaş, bütün Atatürk inkılaplarının elden gideceği yolundaki uydurma ve yapmacık endişe, ezanın arkasında fesin ve çarşafın döneceği..." yolundaki tavırlarının değişiklik sebebinin şaşılacak bir durum arz etmediği şu ifadelerle açıklanmıştır :

"... Halk Partisi, son dört küsur yıllık bütün hareketlerinde, rey avcılığından ve iktidarda oturmağı devam ettirebilmekten başka hiçbir endişe ile müteharrik olur, görünmemiş idi. Din tedrisatının ilk mektuplara konulması, İlahiyat fakültesinin açılması, orman kanunundan vazgeçilmesi toprak kanununda tadilat kabul olunması hep aynı istikamette hareketlerdi..." (18.06.1950)

Beş Haziranda Arapça ezanla ilgili başbakan demecinin gazetelerde yayınlanmasıyla birlikte gösterilen sert tepkiler gittikçe azalmış, CHP'nin de ilk baştaki sert tutumunu devam ettirmeyip tasarının lehine oy kullanması ve tavır değişikliği,tasarının kanunlaşmasından sonra tepkileri azalttığı gibi ülkenin dört bir yanında büyük bir memnuniyete sebep olmuştur.

Gazeteler ne yazdı

Zafer Gazetesi başyazarı mümtaz Faik Fenik "Ezana Dair" makalesinde, muhaliflerin ilk başlarda takınmış oldukları tavrı eleştirdikten sonra "...Ezanın Arapça okunamayacağına dair memnu'iyet ... 526 maddenin 2. fıkrası hükmünden çıkmaktadır. Burada ;

(Şapka ihtisası hakkında (671) sayılı kanunla,Türk harflerinin kabul ve tatbikine dair (1353) sayılı kanunun koyduğu memnuniyet veya mecburiyetlere muhalif hareket edenler veya Arapça ezan ve kamet okuyandır...") tecziye olunur denmektedir.

Arapça ezan okuma memnu'iyeti ; amme intizamı ve emniyeti mülahazasıyla ittihaz olunmuş bir tedbir, bir emir olarak mütalaa olunamaz. Bilakis bu hüküm lâiklik prensibiyle kabili telif değildir... Şu halde Arapça ezan okuma memnu'iyetini kaldırmak sadece kanunlarımıza hataen girmiş bir hükmü tashih etmek olur..." diye yazmış devamında" ... Hangi medeni memleket ceza kanununda kiliselerin çanla veya düdükle o din saliklerini ibatede davet edeceği yazılıdır?" diye sorar (17.06.1950)

Son Posta Gazetesi'nden Ercümend E. TALU " Mübarek Ramazan" başlıklı makalesinde, bu yılki Ramazanın bir hususiyeti "itikat ve vicdan hürriyetinin şimdi daha geniş" olduğunu yazar. "Millet Meclisi Arapça ezan yasağını kaldırmakla lâiklik umdelerine dokunmamış bilakis o umdeleri takviye ve tersin etmiştir. Mademki din ile devlet işleri ayrılmıştır, devlet ezanın minarelerden nasıl okunacağına karışamaz. Demokrat iktidarın bu lâiklik anlayışına halkçı azınlığın da katılması alınan kararın isabetine bir delildir" (18.06.1950)

Ezanın din dili ile okunmasına başlandı

Türk Ceza kanununun 526. maddesinin 2. fıkrası değiştirilerek 5665 sayılı kanunla değiştirilmiş ve Cumhurbaşkanı tarafından tasdik edilerek 17 Haziran 1950'de yürürlüğe girmiştir. Sürekli alkışlarla kabul edilip yürürlüğe giren kanun telefonla vilayetlere bildirilmiştir. (Yeni Sabah, Son Posta, 17.06.1950).


“Ezanın din dili ile okunmasına başlandı.”

Ezanın serbestisi ilk sayfadan okuyuculara duyurulurken bazı gazeteler büyük puntolarla ve manşetten vermişlerdir. Son Posta "Ezanın din dili ile okunmasına başlandı" başlığıyla haber vererek, yasağın kaldırılışının vilayetlere ve vilayetlerden tüm ilgililere tebliğ edildiğini yazmıştır.(18.06.1950). Ayrıca kanunun Ramazan ayına yetiştirilmesi, şehirde geniş halk kesimi tarafından memnunlukla karşılandığını yazdı. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte ; Arapça ezan okuma suçundan takibata uğrayanların, mahkum olanların mahkumiyetlerinin infaz edilmeyeceğini yazmıştır. Diğer yandan, mareşal Çakmak'ın cenaze töreninde Arapça ezan okuyup tekbir ve tehlil getiren 45 şahıs hakkındaki takibatın da durdurulduğunu yazdı.

Aynı gazetenin İzmit muhabiri şu haberleri aktarmıştır: "Ezanın din dili ile okunması serbestliğini radyo ve gazeteden öğrenen İzmitliler bugün öğle (17 Haziran) namaz vaktini sabırsızlıkla beklemişlerdir... Müezzinler çift olarak ezana başladıklarında hocalar da halkla beraber duâ ederek hazırlanmış olan kurbanlar kesilmiştir. Halk ağlayarak birbirini tebrik edip kucaklaşmıştır. Ayrıca dün toplanan 1200 imzalı tebrik teli de bugün BMM başkanlığına çekilerek lâikliğin hürriyete kavuşmasından dolayı dokuzuncu devre BMM' ne İzmitliler minnetlerini bildirmişlerdir. Köylerde de ezan vakti halk kadınlı erkekli olarak camileri doldurmuşlar ve ezanı gözyaşları dökerek dinlemişlerdir." Buna benzer haber Konya muhabiri tarafından da bildirilmiştir.

Yeni Sabah Gazetesi bazı üniversitelilerin Başbakana çektikleri telgraflara yer vermiştir.

"Sayın Başbakanımız Adnan Menderes Ankara

Bütün İslâm aleminin, Müslüman Türk Camiası ve Türk gençliğinin en derin sevgi ve muhabbetini kazandıran Ezanı Muhammedi'nin aslı şekline müsaade ile Demokrasinin kabul ettiği hakiki vicdan hürriyetine doğru ilk adımı atmış olan Başbakanımızı biz İstanbul Üniversitesi Gençliği de bütün ruhumuzla tebrik ederken, vatan, millet ve din hizmetinde hayırlı muvaffakiyetler diler, samimi hürmet ve selamlarımızı arz eder.

187 Üniversiteli adına,
Alaettin Yılmaztürk

"Sayın Adnan Menderes Başbakan Ankara

Müslüman Türkün vicdan ve din hürriyeti üzerindeki tahditleri kaldırma ve hakiki lâikliğin temelini atma yolunda Ezanı Muhammedi hususundaki kararınızın biz İstanbul Üniversitesi gençlerinin ruhuna tercüman olduğunu saygılarımızla arz ede-riz.

İstanbul Üniversitesi adına,
Orhan Cahit Doğru"

(Yeni Sabah Gazetesi)

18 Haziran tarihli Akşam Gazetesi; Arapça ezan serbestisinin başbakanlık tarafından vilayetlere bildirildiğini ancak, tüm camilere duyurulamadığından dün öğleyin camilerin bazılarında Türkçe ezan okunduğunu, akşama doğru ise her caminin tebligatı aldığını ve akşam ezanlarının Arapça okunduğunu yazmıştır.